Yer sarsılmadı.
Gök yerinden oynamadı. Alevler etrafını sarmadı. Canı yanmıyordu. Nefes
alabiliyordu. Herkes yaşamıyordu. Herkes ölmüyordu. Ne göktaşları, ne
zabaniler, ne karabasanlar, ne hayvanlar, ne bitkiler, ne insanlar... Değişmiyordu.
Değiştiremiyordu.
"Olduğun gibi değil olmak
istediğin gibi görün; çünkü her yalan bir yaratış."
Cemil
Meriç
Tamam. Şimdi ne yapmak istiyordu?
SAKLANMAK. Şimdi nereye gitmek istiyordu? KARANLIĞA. Pekala, tamam. Neredeydi
bu karanlık? Hem nasıl gidecekti oraya? SESSİZLİK kopmalıydı.
Yaratmakla başladı
kendine beğendiği ruhları, koleksiyoncu itinasıyla toparladı. Yazdı onları,
çizdi sonra. AYNAya yerleştirdi. Mimiklerine yerleştirdi. Bitmek bilmeyen
seçenekler dizisi. Herkes olabilirdi, her şey olabilirdi. Hepsini istiyordu.
Hepsini düşlüyordu. Kavga ediyordu, kavga ettiler. Kendi aralarında her kimliği
bir öncekine sırt çevirdi. Devamı bir ışıktı. Fikri bir ışıktı yine kendi
kavgasına, kararsızlığına. Madem bu kadar kavga vardı, madem hepsini istiyordu,
hepsini düşlüyordu... HEPSİNİ DENEYECEKTİ. Denemezse seçemeyecekti. Denemezse
yine doğru kaçacaktı her seferki kıvraklığıyla. Kimde, kime, kimi deneyeceğini
yine ışığına bırakıp sokağa atmaya karar verdi bu bir türlü sindiremediği
ruhunu. Bir dolu aksesuar aldı yanına şapkalar, takılar, gözlükler, ayakkabılar,
fularlar... Bir poşete sığıştılar ve ATLADI sokağa.
2011
monsieur1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder